Felsefe hocası, yine hiç vakit kaybetmeden derse başlamıştı.

Felsefe hocası, yine hiç vakit kaybetmeden derse başlamıştı.

Felsefe hocası, yine hiç vakit kaybetmeden derse başlamıştı.
Felsefe hocası, yine hiç vakit kaybetmeden derse başlamıştı. Ders başlayalı bir iki dakika ancak olmuştu ama Egemen hoca çoktan kaptırmıştı kendini:
‘İnsan neden korkar ki? Yaşamaktan mı, yaşamak hakkı elinden alınmasından mı? Ya da yaşamak nedir? Bir gün boyunca sadece havayı solumak mı? Ya da, ya da her yirmi dört saati kimseye hesap vermeden, kendin dahil kimseyi düşünmeden pervasızca, umarsızca tüketmek mi yaşamak? Yaşamak nedir ki, gençler? Günler geceler boyu çalışmak mı veya tam tersi, günler geceler boyu vur patlasın, çal oynasın bir dünyada erimek mi?
İnsan neden korkar ki? Elindekileri kaybetmekten mi? Ya nedir elindekiler? Para mı, gözyaşı mı, hastalık mı, başarı mı, kariyer mi, sağlık mı, dostluk mu, duygular mı, sevmek mi, hayaller mi, özlemler mi, değerler mi, hırslar mı, tamahlar mı, kırılganlıklar ya da pişmanlıklar mı?
İnsan neden korkar ki, sorarım size? Hiç yaşayamadığı bir hayatın hayallerinin elinden alınmasından, dimağından silinmesinden mi yoksa her an yaşadığını sandığı ve onun için de kan ter içinde koşarak, ardına bakmadan koşarak tükettiği zamanın ona bıraktığı tortunun en ufak bir rüzgarda eriyip yok olmasından mı?
İncinmekten mi korkar insan; incitmekten mi? Var olmaktan mı korkar insan, ‘sen yoksun’ denilmesinden mi? Sebebi bilemedik bulamadık ama şu bir gerçek ki çoğu zaman korkar insan. Hem de çoğu insan korkar… ‘
‘Haydi söyle bakalım, sen neden korkuyorsun çocuk?’
Hay Allah, yine geç geldiğini fark etmişti Egemen Hoca. Hem de ona ‘çocuk’ demişti. Hoş, bu, sıra dışı zekaya ve dikkate sahip yaşlı hocanın ‘çocuk’ deyişi sadece ona özel değildi ama... O, kendisini bugün özel hissediyordu ya. Sesleniş o yüzden kendine çok özel, çok sıcak geldi. Hem, bu ‘çocuk’ sözünü bugün ikinci kez mi duyuyordu yoksa. Nasıl olurdu ki… Sabahtan beri ilk kez dinlediği kişi Hocasıydı. Biraz hafızasını yokladı; buldu… Her neyse… // Yapmıştı da o, şu an hiçbir şey hatırlamıyordu. Evet evet, bekliyoruz cümlesi ile konuşmasını sonlandırmadan önce ‘çocuk ve çocuklar’ da demişti sanki.
Birden iç konuşmasının büyük bir kahkaha ile kesildiğine şahit oldu. Egemen Hoca ‘Ne o, korktun mu yoksa bu sorumdan’ diye biraz alaylı bir şekilde ona ikinci bir soru yöneltirken sınıftakiler gülmeye başlamışlardı. Ama o, ne ilk soruyu ne de bu ikinci soruyu kavrayacak, önemseyecek durumda değildi.
‘Korku mu, korkmak mı’ diye iç geçirdi kendi kendine… ‘Ben mi, ben ve korkmak… Beni hiç tanımıyorlar ki…’

Tepkiniz nedir?

like
0
dislike
0
love
0
funny
0
angry
0
sad
0
wow
0